01 Aralık 2023
Röportaj - Deniz Dallı
Başka bir şirket mümkün mü? Çocuk doğurdukları için işten atılmayan, anne olanların ve baba olanların yasal izinlerine ek izinler... Evet, mümkün. "Kapsayıcılık ve çeşitlilik anlayışının gücüne inanan bir şirket olarak, daha iyi bir dünyaya erişene kadar bu mücadeleye devam edeceğiz" diyen Mey|Diageo Genel Müdürü Levent Kömür, Kadın Dostu sayfalarımızın konuğu oldu. Levent Kömür, "Ben cinsiyet eşitsizliğini çözmeden diğer eşitsizliklerin de ortadan kalkabileceğini düşünmüyorum. Yani anahtar sorun ya da çözüm, cinsiyet dengesinde" diyor.
Levent Bey sohbetimize hoş geldiniz. Hem sizin hem de yöneticisi olduğunuz Mey Diageo'nun toplumsal cinsiyet konusundaki yaklaşımlarını konuşacağız. Sizden başlayalım izninizle. Ve sizi tanıyarak başlayalım. Levent İhsan Kömür nasıl bir ailede büyüdü, nasıl bir toplumsal sosyal çevrede yetişti?
Çekirdek bir ailede, İstanbul Acıbadem'de büyüdüm. Orta sınıfa mensup bir aileydik. Komşularımız memur ve esnaftı ağırlıklı olarak.
Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirip rehber olmayı hayal eden Levent'in hayatı kütüphanede gördüğü bir kitapla değişiyor. Bu hayat akışını değiştiren anıyı anlatır mısınız?
Bir gün kütüphaneden çıkarken, masanın üstünde bir kitap gördüm. Bir ders kitabı... İlgimi çekti. O gece hiç uyumadan okudum o kitabı. Sabah arkadaşlarıma gidip, "Ben bu işi yapmak istiyorum" dedim ve nereden başlayabileceğimi sordum. Kitabın adı 'Brand Management' idi. Bundan sonrası ise Procter&Gamble'da (P&G) başlayan ve hâlâ devam eden bir pazarlamacılık kariyeri... Aslında hikâye anlatıcılığının, ürün performansının önemi açısından rehberlikten pek bir farkı yok.
Kariyerinizin ayak izlerini de paylaşır mısınız? Buraya gelene kadar nerelerden geçtiniz?
Kadıköy Anadolu Lisesi'nin ardından, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdim. İlk mesleğim tur rehberliğiydi. Mezun olduktan sonra P&G'de 18 yılı aşkın süre farklı pozisyonlarda görev yaptıktan sonra, Integer Group'un İstanbul Ofisi Genel Müdürü olarak çalıştım. İşim gereği İstanbul, Brüksel, Kahire ve Johannesburg'da yaşadım. 2012'de Mey|Diageo'ya geçiş yaptım ve böylece alkollü içecek sektörüne de giriş yapmış oldum. Pazarlama ve Satış Direktörlüğü görevlerinin ardından, Ekim 2017'den bu yana şirketin Genel Müdürü olarak görev yapıyorum. Unvanları bir yana bırakıp, yaptığım işi tanımlarsak; mesai arkadaşlarımla birlikte şirketimizi "sorumlu bir sosyal kurum" gibi yönetmek diyebilirim. Diğer bir deyişle, gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarla, sanatı ve sürdürülebilirliği destekleyen, tüm canlıların haklarını savunan, kapsayıcı ve birleştirici bir şirketin mümkün olduğunu herkese gösterebilmek.
Kültürel kodlarımız, normlarımız, değerlerimiz kadına, toplumsal cinsiyet eşitliğine yaklaşımımızı belirliyor. Kadın-erkek eşitliği konusundaki yaklaşımınızı, bakış açınızı anlatır mısınız?
Büyük usta Neşet Ertaş'ın çok güzel bir sözü var: "Kadınlar insandır, biz insanoğlu". Yani kısaca, kadın-erkek eşitliği aslında bir insan hakları sorunu, bir insan hakları krizi ve bir insan hakları mecburiyeti...
İçerisinde yaşadığımız toplumu -bu bir mahalle ya da site olabilir, bir şirket olabilir, bir şehir olabilir, bir ülke olabilir- nasıl tanımlarsak tanımlayalım, bu toplumun sürdürülebilirliği için toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kalkması veya asgariye indirilmesi gerekir. Toplumumuzda ne yazık ki birçok eşitsizlik alanı var. Ben cinsiyet eşitsizliğini çözmeden diğer eşitsizliklerin de ortadan kalkabileceğini düşünmüyorum. Yani anahtar sorun ya da çözüm, cinsiyet dengesinde... Bu da kadının kamusal alanda ve ekonomik döngüde öncü olması ve yerini almasıyla mümkün. Toplumun her bireyi eşit haklara sahip olduğunda, o toplumun refahı için en gerekli şartlar sağlanmış olur. Başarmamız gereken de bu. Ben bunun hepimizin insanlık görevi olduğuna inanıyorum. Amacımız, bir gün kadın-erkek dengesini sağlayarak, sadece "insan" olmayı kutlayacağımız seviyeye gelebilmek olmalı. Bu nedenle de gerek birey gerek iş dünyasından profesyoneller olarak, çevremize ve gelecek nesillere örnek bir duruş sergilememiz çok önemli. Yarınlar için bugünü dönüştürmemiz gerekiyor.
İş hayatınız dolayısıyla çok farklı kültürlerle etkileşime girdiniz ve onların da sosyokültürel yapılarına tanık oldunuz. Kadınların karşılaştıkları zorluklar benzerlikler gösteriyor mu?
Evet, gösteriyor. Hem cam tavanlar hem fiziki ve psikolojik şiddet benzer. Sonuçta ataerkil kamusal düzenin yarattığı olumsuzluklar her yerde kendini gösteriyor. Eğer bir fark varsa; farkı olumlu anlamda yaratan, toplumların eğitim seviyesi oluyor hep.
Yöneticisi olduğunuz Mey|Diageo'ya gelmek istiyorum. Mey|Diageo'nun, bünyesindeki ve bünyesine katılması muhtemel kadınlara yönelik çalışmalarını anlatır mısınız?
Bizim şirketimizde hem yönetime kadın katılımı hem de işe alım oranı ve terfi oranlarındaki cinsiyet dağılımlarında kabul edilebilir bir yerde olduğumuzu düşünüyorum. Burada rakamlardan daha önemli olan konu şu; bu görevleri yürüten çalışanlarımız kadın oldukları için değil, o işi yapacak en uygun insan oldukları için bu görevleri almışlardır.
Biz Mey|Diageo'da 'toplumsal cinsiyet dengesi' konusuna 'kapsayıcılık ve çeşitlilik' penceresinden bakıyoruz. Amacımız; Mey|Diageo'da çalışan ve Mey|Diageo ile çalışan herkesin kimliklerini, kendine has özelliklerini her yönüyle yansıtabilme özgürlüğünü açık ve net bir şekilde hissedebilmesini sağlamak. Çünkü biz, seveceğimiz ve takdir edeceğimiz bir kurum kültürünün; çeşitliliğimizle, farklılıklarımızla ve bunların gururla ortaya konulup karşılıklı tanındığı bir çalışma ortamıyla oluşacağına inanıyoruz.
Tüm süreçlerimizde adalet ve şeffaflık temel prensiplerimiz çerçevesinde ilerliyoruz. Her yıl şirket genelinde 'Adalet Haritası' çıkararak nerede iyi olduğumuzu görmeye ve gelişim alanlarımızı belirlemeye odaklanıyoruz. Kapsayıcılık ve çeşitlilik anlayışımızın doğal bir sonucu olarak, işe alım ve özellikle terfi süreçlerimizde hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese fırsat eşitliği sağlıyoruz.
Çalışanlarımıza yönelik veya onlar arasında oluşabilecek her türlü ayrımcılığın ve tacizin karşısında duruyoruz. Konunun hassasiyeti ve önemine istinaden, bu konuda toleransımız kesinlikle bulunmuyor; diğer bir deyişle "sıfır tolerans" politikasına sahibiz. Bunun bir örneği olarak; şirket genelinde yayınladığımız "Kadına Yönelik Şiddet Politikası ve El Kitapçığı" ile olası sorunların karşısında ve kadınların yanındayız.
Kadınların toplumsal ve ekonomik hayattaki varlığının güçlenmesini ve iş gücüne katılım oranının artmasını destekliyor, erkek egemen olarak görülen iş dallarında kadınların sayısının artırılması ve üst yönetimde dengeli temsilin sağlanması için çalışmalar yapıyoruz. Kapsayıcılık ve çeşitlilik konusundaki farkındalığımızı iç ve dış iletişimimizin her alanına yansıtmayı taahhüt ediyoruz. Sosyal medya paylaşımlarımız ve iş ilanlarımızda cinsiyet, dil, din, etnik köken gibi ayrımcı kalıplardan uzak, bağımsız kapsayıcılığımızı vurgulayıcı ifadeler kullanıyoruz.
Bunlar çalışmalarımızdan sadece birkaçı... Kapsayıcılık ve çeşitlilik anlayışının gücüne inanan bir şirket olarak, daha iyi bir dünyaya erişene kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.
Mey|Diageo'nun babalık izni uygulamasına da gelmek istiyorum. Bunu hayata geçirdiğinizde tepkiler nasıl oldu, nasıl karşılandı, erkeklerin bu konudaki yorumları neler oldu?
Yenilediğimiz 'Annelik-Babalık İzni' politikamızla, anne olan kadın çalışanlarımıza yasal izinleri olan 16 haftaya ek olarak ücretli 10 hafta izin veriyoruz. Baba olan çalışanlarımızın da yasal olan 5 günlük izinlerini ücretli 4 haftaya çıkardık. Aldığımız tepkiler gerçekten de inanılmaz mutluluk verici... "Başka bir şirket mümkün" derken işte tam olarak bunu kastediyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele eden YANINDAYIZ Derneği'nin üyesisiniz. Dernek bünyesindeki erkekler daha aktif roller alıyorlar eşitlik için. Erkeklere tavsiyenizle ve mesajınızla sohbetimizi tamamlayalım, neler söylemek istersiniz?
Aslında bu bir taraf olma meselesi değil. Toplumsal cinsiyet eşitliğini; kadın-erkek olmaktan öte "insan" olmanın önemine değer veren, hakkaniyete inanan herkesin savunması gerekiyor. Çünkü bu, kadın-erkek bir arada, iyi bir toplum olma meselesi.
Bu noktada tüm insanlara büyük görevler düşüyor. Bu görevlerin ilk iki sırasında ise eğitim ve iş hayatına eşit katılım var. Çocuklara toplumsal cinsiyet dengesinin önemini evde, okulda, oyunda, işte, mümkün olan her yerde anlatmalıyız; çünkü önyargılar ancak bu şekilde yıkılır. Ve Türkiye'de kadının iş hayatına eşit katılımını sağlayabilmek için üstün gayret göstermeliyiz çünkü potansiyeller ancak böyle gün yüzüne çıkar. Ayrıca bu konuda ya örnek olmalı ya da örneklerden feyz almalıyız. En önemlisi de bu konuda ve haksızlığın, fırsat eşitsizliğinin olduğu konularda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına katılmalı, katkı vermeliyiz.