Mey|Diageo olarak, kendimizi Türkiye ve dünyada gastronominin, tarımın, turizmin önemli bir bileşeni olarak görüyoruz. Bu ekosistemlerle dayanışma içinde olup, onlar ilerledikçe ve yükseldikçe hep beraber yükseleceğimize inanıyoruz.
Mey|Diageo olarak nitelendirdiğimiz bütünü; çalışanlarımız, üzüm ve anason çiftçileri, gastronomi ve turizm sektörlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak çalışan yüz binler oluşturuyor. Biz de bu değerli ekosistem için maddi-manevi destekler vererek, farklı faydalar sağlayan birçok dayanışma projesi gerçekleştiriyoruz. Çünkü biz, ancak dayanışma içerisinde olarak daha güzel yarınlara ulaşabileceğimizi biliyoruz.
Ekosistem dayanışmamızın temelinde büyük bir iddia var: Biz, “başka bir şirket”in mümkün olduğunu kanıtlamaya çalışıyoruz. Bizce; sanatı destekleyen, bütün canlıların haklarını savunan, çevreye katkı sağlamaya çalışan, diğer bir deyişle kurumsal sosyal sorumluluğunu yerine getirmenin de ötesinde “sorumlu bir sosyal kurum” olmaya çalışan bir şirket mümkün.
Tarım bizim için vazgeçilmez bir konu. Kendi topraklarında bağcılık yapan, çiftçi ruhsatı olan en büyük kuruluşlardan biriyiz. Çiftçilik yapılanmalarımız 2005 yılı itibarıyla başladı. 2011’den itibaren de Çiftçi Belgesi aldık. Tarıma dayalı bir sanayi kuruluşu olarak, toprağımıza sahip çıkmanın en öncelikli görevlerimizden biri olduğunu biliyor, tarımın sürdürülebilirliğine destek vermek amacıyla çiftçiler, üniversiteler vb. ekosistem paydaşlarıyla birçok çalışma gerçekleştiriyoruz.
Mey|Diageo olarak, kökleri İnhisarlar İdaresi ve Tekel’de bulunan 150 seneyi aşkın bir geleneğin temsilcisiyiz. Bu toprakların sevinci de hüznü de paylaşma, yani sosyalleşme mirasını yenileyerek gelecek kuşaklara aktarmayı kendine amaç edinmiş bir şirketiz. Bu sebeple gastronomi, misyonumuzun merkezinde yer alıyor. Kendimizi Türkiye ve dünyada gastronominin önemli bir bileşeni olarak görüyoruz. Türkiye’nin en büyük yaş meyve-sebze ihraç ürünü olan rakı üretimimiz sayesinde gastronomi ihracatçısı olmaktan gurur duyuyoruz.
Yıllar içerisinde değişen ve gelişen turizm anlayışı, gastro-turizmi ön plana çıkardı. Tarım ve turizm sektörlerinin arasındaki ilişki geliştikçe de agro-turizm (tarım turizmi) kavramı ortaya çıktı. Bu iki kavram da, bireylerin artık ziyaret ettikleri ülkelerde gezmek ve görmekle birlikte deneyim de yaşamak istediklerini vurguluyor. Üstüne özgün yemek kültürü ve sofrası geliştirilmiş yegâne içki olan rakı ve rakı sofrası da, ülkemizin misafirperver ve kapsayıcı kültürünü dünyanın dört bir yanına gösteriyor. Çünkü “Nereli ve nerede olursak olalım, aynı sofraya oturduğumuzda gönül dilimizle konuşabiliyorsak eğer; biliriz ki insanı büyük, muhabbeti büyük bi memleketteyiz.”
İnsan uygarlığı olarak tarihin hiçbir döneminde sanata bu kadar ihtiyaç duymadığımızı düşünürsek; bilim, sanat ve hayallerden beslenen bir umut ortaya koymak zorunda olduğumuzu da açıkça görebiliriz. Biz de bu sebeple; tiyatrodan sinemaya, bienallerden sergilere, kültür-sanat ekosistemiyle dayanışma içerisinde olarak sanatın birleştirici ve iyileştirici gücünün her yere yayılması için çalışıyoruz.
İçinde bulunduğumuz sektörde tedarik zinciri çok önemli bir yer tutuyor. Üretimde kullandığımız en önemli komponentler olarak sıralayabileceğimiz üzümden anasona, cam şişeden plastik kapağa birçok ürünü tedarik ettiğimiz tedarikçilerimiz de bizim önemli iş ortaklarımız arasında yer alıyor.